9 Ocak 2018 Salı

Mehmet Âkif ve Rusya Müslümanları - 2

“İnsan dini okuldan almaz, büyüdükten sonra, düşüncesi güçlendikten sonra din hakkında fikir edinir.” Lehistan Müslümanı, çıldırma noktasına gelir bu cevaptan sonra...


1910 yılının Eylül ayında, Lehistan Müslümanları’ndan zengin bir şahıs, İstanbul’a gelir. Hem oğlunun iyi bir eğitim alması hem de iş yapmak amacıyla şehre gelir ve şehirde okul arayışına girer.
Aradığı okulda ilim ve fen eğitimlerinin kaliteli olmasını isterken bir şartı da vardır: Çocuğunu vereceği okulda dini eğitim almasını da ister. Hem de mükemmel şekilde. Oğlunun iyi bir Müslüman olmasını arzulamaktadır.

Aslında, oğlunu Lehistan veya Rusya’da da gayet güzel bir şekilde okutabilirdi. İlim ve fen alanında kaliteli tahsil yapabilirdi. Yapabilirdi yapmasına ama oğlu iyi bir Müslüman olamazdı. O dönem Ruslaştırma politikasına oğlunun maruz kalmasını istemeyen baba bu bilinç ve gayeyle, İstanbul’a evladını da getirir.
Önce Mekteb-i Sultânî’ye gider baba. Derdini, amacını dili döndüğü kadar anlatmış ve dermanını istemiş. Okul yetkilileri Lehistanlı’ya doğru dürüst cevap verememiş. Okulun bilgileri, mealen burada dercesine, eline Fransızca broşürü tutuşturup yollamışlar. İlgisizliğe içerlenen babada hayal kırıklığı!..

‘Vardır elbette koca şehirde başka okul’ deyip arayışına devam etmiş. Robert Koleji’ne gelmiş. Yanında bir tercüman, hem okulu geziyor hem de görevliden bilgiler alıyor.

Gezerken mabede benzeyen bir mekan görüyor ve soruyor;
-Burası nedir?
-Kilisedir. Şu kürsüye her hafta bir protestan papazı çıkarak öğrencilere vaaz verir.
-Vaazı dinlemek mecburi midir?
-Evet, bütün öğrencilere mecburidir.
-Pekâlâ. Talebe içinde Müslüman yok mudur?
-Seksen kişi var.
-Müslüman çocukları protestan papazın yanında bulunsunlar. Hem de mecburen bulunsunlar. Rusya mektepleri buradan çok iyiymiş. Onlar Müslüman talebeyi papazların verdiği vaazda, din derslerinde hazır bulundurmak şöyle dursun, öğrenci girmek istese de mani olurlar.
Daha sonra adamcağız, kendisiyle ilgilenen kişiye; “Okul idaresinde bir Türk olsa da anlaşsak” der.

Kibar bir Türk beyefendiye götürmüşler Lehistanlı’yı.
Baba, papaz ve vaaz olayını sormuş, sorgulamış. Türk, cevap vermiş. Okulun kaliteli olduğundan bahsedip, papazın vaazından ürkmemesi gerektiğini söylerken şunu da eklemiş; “İnsan dini okuldan almaz, büyüdükten sonra, düşüncesi güçlendikten sonra din hakkında fikir edinir.” Lehistan Müslümanı, çıldırma noktasına gelir bu cevaptan sonra. Ama yılmaz. Okul aramaya devam eder.

Başından geçenleri;  sizlere de kısaca aktarmaya çalıştığım yukarıdaki hikayeyi Yusuf Akçura’ya anlatır. Bir akşam, dost meclisinde Yusuf Akçura, bu babanın hikayesini Mehmet Âkif’e anlatır.

Mehmet Âkif, 29 Eylül 1910 tarihli Sırâtımüstakim dergisinde, Hasbihal köşesinde, “Evvelki akşam muhterem arkadaşım Akçura Yusuf Bey şöyle bir vak’a hikaye etti:” giriş cümlesinden sonra Lehistanlının hikayesine yer verir. Âkif yazısını şöyle bitirir; “Müslüman çocuğuna, Rusya’daki gibi ilim ve fen öğretecek, hem de sağlam bir Müslüman terbiyesi verecek bir okul kimin aklına gelirse lütfen bize bildirsin!”

Âkif’in bu yazısının yer aldığı Sırâtımüstakim’in 108 sayılı nüshası hakkında, aynı günlerde, İstanbul’daki Rus elçiliğinden Rusya’ya bir rapor gönderilir.[1]  Raporda, Rusya Müslümanlarıyla ilintili olduğu bilinen Sırâtımüstakim’de yer alan bazı yazıların, Türkistan bölgesinin yanı sıra, Rusya’daki diğer Müslümanlara yönelik olduğu ifade edilir.

Sadece 108 sayılı nüsha değil, Sırâtımüstakim’in bütün sayıları Rusya adına sakıncalıdır raporda. Rusya hakkındaki bütün olumsuz cümleler raporda yer bulurken, Âkif’in, misal yoluyla olumlu yer verdiği satırlar raporda yer almaz. Sırâtımüstakim’de yer alan, Buhara ve Hive Hanlığı’nın birleşip Rusya’nın vilayeti olacağı yönündeki haber Çarlık Rusya’sını oldukça rahatsız eder.
Bölgeden diğer bir isimle yazımızı sonlandıralım.

Mir Said Sultan Galiyev
Sırâtımüstakim/Sebîlürreşad’a Rusya’dan yazan Müslümanların neredeyse tamamının Sultan Galiyev ile olumlu veya olumsuz bir şekilde ilişkisi vardı. 28 Ocak’ta katledilişinin yıl dönümünde rahmetle andığımız Sultan Galiyev’in hangi yılda öldürüldüğü kesin olarak bilinmemektedir.
Kimi iddialar; 1928,1938,1940 yıllarıdır.
Sultan Galiyev’e, Sebîlürreşad’dan en yakın olarak karşımıza bir isim çıkmakta. Bu Ethem Nejat’tır.
Sultan Galiyev’in yardımcısı Mustafa Suphi’dir. Mustafa Suphi’nin yardımcısı da Ethem Nejat’tır.
Sebîlürreşad’ın bu sayısında “Amerika Müslümanları” başlığıyla yer verdiği Ethem Nejat’ın yazısında kendisinin İslamcı bir çizgide olduğunu görmekteyiz. Bu ve diğer yazılarında tebliğler kaleme alan Ethem Nejat’ın bu yönü fazla bilinmemektedir. Mustafa Suphi, Ethem Nejat ve diğer 13 arkadaşı 28 Ocak 1921 tarihinde Karadeniz’de bir takada hunharca öldürüldü, bedenleri parçalanarak denize atıldı.

Rastlantıya bakın ki; Sultan Galiyev ile ölüm tarihleri aynı. Sadece yılı farklı.
Daha çok milliyetçi, komünist ve turancı sosyalist olarak tanıtılan Sultan Galiyev’in İslamcı olduğu yıllar boyu hep gizlendi.
Halbuki Galiyev ile alakalı belgeler incelendiğinde İslamcı olduğunu gayet net şekilde görmekteyiz.
Hatta hakkında ilk ve en çok yazanlar bile şunu söyledi; “Galiyev İslamcı olduğu halde, garip bir paradoksla Türkiye’de kendisini ya milliyetçi yaptılar, ya da komünist.”

Sultan Galiyev’in yanlış tanıtılmasına şu görüş açıklık getirmektedir;
“Günümüzde onun İslamiyetin maneviyattan arındırılması ve Marksizm ile Müslüman dininin birlikte var olabileceklerine ilişkin karışık ve puslu düşüncelerini bilmezlikten gelmek yeğlenmektedir.[2]

Daha önce de dediğimiz gibi, Galiyev’i ilk kaleme alanlar Ümmetçi olduğunu da yazar;
“Sultan Galiyev hiçbir zaman alenen dinden çıktığını veya müminler cemaatinden çıkmak istediğini söylemiş değildir. Yaşamı boyunca olduğu gibi ölümünden bunca yıl sonra da hâlâ Ümmet’in bütün haklarına sahip olan bir mensubudur.”[3]

Sebîlürreşad Dergisi, Ocak 2018, Cild: 42 Sayı: 1024, S:44,45

Mehmet Âkif ve Rusya Müslümanları – 1





[1]-“Rusya’nın İstanbul Büyükelçiliği’nin II.Abdülhamid Dönemindeki Pan –İslamizm Hareketleri ile İlgili Bir Raporu”, Çeviren: Ahmed Niyazov – Nariman Hasanov, KTÜİFD, C:3 Sayı:2 Güz 2016, S: 195 - 211

[2] - A. Bennigsen – C.L.Quelquejay, Sultan Galiyev - Üçüncü Dünyacı Devrimin Babası, Sosyalist Yayınlar, 1995, İstanbul, S: 208 - 209     

[3] - a.g.e

Hiç yorum yok: